Geçmişi yaşamak bazı insanlara iyi gelir, kimisine keşke yaşamasaydım dedirtebilir. Bazısı için en kıymetli anılarının bulunduğu yegane zamandır. Bazısı için yaşanan en kötü halleri kara bir levhaya yazarmışçasına hatırlanamak istenmeyen şeylerdir. Kimi insanda ise kelebek etkisi yaratmış kısa süreli hatırlanan masumane anılardır. Herkese göre tanımı değişir. Ya iyi anılarımız vardır ya da kötü. İyi anılar hatırlanınca insana hoş bir ruh alemi yaşatır. Kötüler ise insanı bir girdabın içine çektikçe çekebilir. Belki unutulabilen kötü anılarımız vardır iyi şeylerle yaşayıp kapattığımız ama ya kapatamadıklarımız? Ya içinde kalıp, kalbimizin bir yanımızın onlarda kaldığı duygularımız? Ya affedemediklerimiz, yaşayamadığımız yarım kalmış aşklarımız, öfkemizin içimizde kaldığı zamanlar, sevgi görememiş yanlarımız, kendimizle barışamadığımız zamanlar... Uzatmak mümkün. Bazen hayat herkese eşit davranmıyor. Herkes bu dünyaya çile çekmeye geldi. Herkesin sorunu kendine göre ağır ve çekilmez. Belki de en agırı da ; kendi çocukluk anılarımız ya da yaşanan travmalarımız. Kişi büyüyor ama büyüse de çocukluktan kalan kötü etkiler kalbimizin bir köşesinden gitmiyor. Bazı insanlar yarasını sarmayı yarasını kabul etmekle sarıyor. Bazıları ise bozuk bir plak gibi geçmişte takılıp kalıyor. Geçmişte takılıp kalmak ve onları bir kamplumbağa gibi sırtınızda taşımak ne ağır. Kaplumbağları bilirsiniz bir tehlike gördüklerinde hemen kafalarını içine gömerler.Merak ederler bu tehlikeli midir değil midir diye. Her ikisi olması ihtimaline karşı kafalarını hemen içine gömerler. Geçmiş anılarımız da öyle. İstenmeden yaşanan deneyimlerimiz bizi yeni bir hayata yolculuk yapmamaya adeta zorlar. Sanır ki herkes ve her şey tehlikeli. Bu yüzden kendini korumaya alır. Aslında kabuğumuzdan bir çıkabilsek. Geçmiş geçmişte kalmıştır yeni şeyler söyleyebilsek. Cesaret lazım kalplerimize yeni bir dünyaya adım atmak için. Cesaret etmek zordur çünkü yeni bir şeye başlangıç yapmak bütün insanları korkutur ama yeter ki cesaret edelim. Sizlere anılarımızı nasıl şekillendireceğimize dair Mirela Sula nın Aklını Koru kitabından alıntıladığım kısmı paylaşmak istiyorum.
Anıları silmek, sadece bazı anıların sebep olduğu acıdan kaçma girişimidir. Huzurumuzu tehdit etmek için ortaya her çıktıklarında onları bastırmak işe yaramaz, çünkü yenideb yüzeye çıkarlar. Ama onlardan kurtulmak için çözüm nedir? Reddetmek mi? Hayır, reddetmek verdikleri yükten daha kötüdür. En iyi yol, onları hikayemizin bir parçası olarak kabul etmek ve hikayemizin içeriğini oluşturmuş atalarımızı affetmektir. Onlar yazarlardır ama hikayeyi kullanmak için telif hakları yoktur. Geçmişimizin ve hayat hikayemizin hak sahibi biziz. Bunu başka hikayelerle zenginleştirmeyi kesinlikle seçebiliriz. Muhtemele, başkalarının bizim için yazdığı ( küçükken bizi yardımcı yazar olarak kullanmışlardır.) senaryoda sıkışıp kalmışızdır. Ama şimdi yetişkin bireyler olarak müşterek-maliklere ihtiyacımız yoktur, hayat kendi yöneteceğimiz kişisel bir misyondur. Diğerleri dostlarımı olabilirler ve şu anda hayatımızda bulunabilirler ama artık hikayemizden ortaklaşa sorumlu olmalarına izin veremeyiz. Hikayenin nasıl devam edeceği veya bitip bitmeyeceği sadece bizim kararımız olmalıdır, başkasının değil. Başlangıcı değiştiremeyiz ama sonu değiştirebiliriz. Bu uzun yolculuk, hikayemizi yazmış olanları affetmek ve geçmişin bütün yükleriyle kendimizi kabul etmek olan ilk adımı atmakla başlar. Hangi yükü tutup hangisinden kurtulacağımıza kendimiz karar vermeye ŞİMDİ başlamalıyız. ( Mirela Sula- Aklını Koru ) kitabından alıntı yapılmıştır.
Hepinize geçmişinizle barışacağınız ve yeni hayatlara adım atmaya cesaret edeceğiniz bir ömür diliyorum.
Psikolog Zeynep Sandaloğlu
Kahramanmaraş Bugün Gazetesinde haftalık olarak yayınlanmıştır.
Daha Fazla